ÖĞRENCİLER VE MİNİKLER HAYAL ETTİKLERİ KENTİ TASARLADI
Fakülte öğrencileri ile ilköğretim öğrencileri arasında dil birliği sağlamak amacıyla Hasırcı tarafından hazırlanan “Sürdürülebilirlik” konusunda bir sunumla başlayan çalıştayda, öğretim üyeleri, tasarım öğrencileri ve 80. Yıl öğrencilerinin oluşturdukları gruplar “Sürdürülebilirlik” ilkesinin bir kente nasıl uygulanabileceğini içeren maketi yaptı. Projelerdeki, su arıtma tesisleri, güneş panelli konutlar, çevreci hayvan barınakları, çevreci toplu ulaşım olanakları öğrencilerin ekoloji konusundaki hassasiyetini de ortaya koydu.
Yrd. Doç. Dr Deniz Hasırcı, çalıştay sonunda hem üniversite, hem de ilköğretim öğrencilerinin çok şey öğrendiğini belirterek, ‘’ Farklı düşüncelerin tartışıldığı katılımcı, verimli bir çalışma yürütüldü. Çalıştay sonucunda oluşan “Yeşil Maket Kent” i üniversitemizin girişinde sergileyeceğiz. Ayrıca “katılımcı mekân programlaması” içeriğiyle farklı okullar ve yaş gruplarıyla devam edecek. Buna ek olarak, “Ara tatilde Sanat Atölyeleri”, “Ara tatilde Sanat ve Tasarım Atölyeleri” olarak önümüzdeki günlerde belediye işbirliğiyle çeşitli okullarda kısa projeler yapılacak. Bu çalışmalar çocukların küçük yaştan itibaren bu konuyla ilgili farkındalıklarının oluşması, çevrelerine karşı özenli ve dikkatli kişiler olarak yetişmeleri için çok önemli ‘’ dedi.
ÇALIŞTAYA KATILAN ÖĞRENCİLERİN GÖRÜŞLERİ
NİMET DİLAVER: Ece, Gülbeyaz ve Can ile “Hayalimizdeki Yeşil Park”ı tasarladık. İçerisinde oyun alanı, kum havuzu, yüzme havuzu, basket ve futbol sahası olan bir park. Çocuklar sınırsız hayal güçlerini, hayallerindeki park için zorladılar. Görünürde basit ama bizler için çok derin anlamlı bir çalışmaydı. Küçük çaplı bir gönüllülük projesi olarak başladığımız bu çalışma o kadar çok şey kattı ki hepimize. En önemlisi, küçük arkadaşlarımızın gün sonunda yüzlerindeki o mutluluk ifadesini görmekti. İlk defa böyle bir projeye katıldım ve iyi ki de katılmışım. Proje gerçekten çok zevkli ve güzeldi. Tekrar çok teşekkürler”.
BAŞAK AN: Öncelikle biz de çok teşekkür ederiz böyle güzel bir çalışmaya katkıda bulunmamıza olanak sağladığınız için. Bizim için de çok unutulmaz bir gün oldu gerçekten.
Bizim grubumuzun konusu toplu ulaşım araçlarıydı. Gerçi konu çocuklar olunca her ne kadar toplu ulaşım aracı başlığına alamayacak da olsak bisiklet ve bisikletin yaygın kullanımına ilişkin bir proje yaptık. Bisiklet yolları, etrafında parklar ve anayol olan bir projemiz vardı ayrıca onu tamamlayan, tren ve başka bir caddeden oluşa bir ikinci pafta yapmıştık. Çocuklar daha temiz bir ulaşım aracı olmasının yani sıra kendilerinin de bu yaşta rahatça kullandıkları bisikleti özellikle seçtiler ve bunların maketlerini yaparken de tamamen kendi yaratıcılıklarını ve hayal güçlerini kullandılar. Biz ablaları ve ağabeyleri sadece onlara biraz hız kazandırdık o kadar. Etrafta parklar bahçeler yaptılar ve bence gerçekten yaşanılası bir çevre oldu.
SONAY PERÇİN: O kadar güzel aktı ki her şey. Kayahan’ın yardımcı olduğu hayvan barınağını tasarlayan grupta, kediler ve köpeklerin anlaşmazlığına bir çözüm olarak doğadan yardım alınacağını ve su yoluyla hayvanlar arasındaki huzurun sağlanacağı düşünüldü.Toplu taşıma projesinde Muhammed Batman çizgi romanlarında görmeye alışık olduğumuz kahramanın arabasından çıkan gazı karalama kâğıdında kullanmıştı. “Bu nedir” diye sorduğumda “gaz” diye yanıt verdi. “Ama çevremizi koruyacaktık unuttun mu dedim?”. Hızlı bir şekilde, “Tamam, hallederiz” dedi, arabanın üzerine bir cihaz yerleştirdi. “Doğa gücüyle çalışacak araba” dedi, “Rüzgâr olur, güneş olur hatta yağmur suyu bile olabilir” dedi. Bu hızlı cevap karşısında şaşkınlıkla onu izlemeye devam ettim. Tarım alanlarını tasarlayan öğrenci (Hüseyin), seranın içerisine koyacağı sebzeleri düşünüyordu, birden “Muz”, dedi. Ve toprağın üzerine teker teker muzları yerleştirdi. Yine yeniden çocuk hayal dünyasının ve yaratıcılığının önünde içimizde o büyümeyen ruha daha çok sarılmamız gerekliliğini gördüm.
KAYAHAN DEDE: Gamze ve ben; hayvan barınağı yaptık; Gamze; sokaktaki kedi ve köpeklerin çok mutsuz olduklarını onları hayvanat bahçelerinde fil, zürafa, at, domuz gibi hayvanlarla birlikte yaşamasını istedi. Sonradan onlar için kapalı kafesler yerine, kendilerini özgür hissedeceği bir doğal ortam yaratmayı kurgulayıp, içerisinde insanlardan uzak kendi besinlerini kendileri yakalıyormuş gibi hissedecekleri bir sistem düşündü. Kedi ve köpekleri bir dere ile ayırıp barış içinde yaşamalarını sağladı. Barınağın ortasındaki göl, balıklar, kurbağalar ve leyleklerle dolu. Böylece diğer hayvanlarda gelip bu barınakta karınlarını doyurabileceklerdi. Gamze, şehrin ortasındaki bu doğal alanda balıklar kurbağalar, leylekler, tavşanlar, tarla fareleri, tavuklar ve küçük kuşlarla tam bir ekosistem yarattı. Kediler ve köpekler küçük fareleri avlayarak karnını doyuruyor, insanların dışarıdan müdahalesine gerek kalmadan sürdürülebilir bir barınak içinde mutlu yaşamasını sağlıyordu. Benim için bu çalışma, günümüz büyük problemlerini çözerken, özgürce ve çocuk ruhla başlamam gerektiğini, yaratıcı çözümlere ulaşmamda teknik detaylara boğulmadan fikirlerimi özgür bırakmaktan korkmamam gerektiğini tam anlamıyla öğretti.”
MİNE UYSAL: Benim için de çok güzel bir gündü; bu fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim. Bizim Gökselin ile projemiz bir arıtma tesisi üzerineydi; Kamyonumuz bütün pis suları toplayıp, tesisimize getiriyor, sonra da 2 ayrı depoya temiz su olarak çıkartıyor. Bu depolarımızdan bir tanesi, yanımızdaki tarım alanını suluyor, ötekisinde ise kocaman bir çeşme var; etrafta yaşayan insanlar, oradan gelip temiz sularını alıyorlar. Gökselin bu tesisin etrafını bir yaşam alanına çevirmek istedi; yan tarafta bahçelerinde çiçekleri olan evlerimiz ve tesisin karşısında da bir okulumuz var. Bir de "lokantamız" olacaktı ama yetiştiremedik. Ayrıca bizim fabrikamızın bir özelliği var; kötü dumanlar çıkarmıyor; o yüzden bir bacası da yok. İnsanları rahatsız edecek kötü sesler de çıkarmıyor. İşte bizim projemiz. Dün dikkatimi çeken şeylerden biri; hiçbir çocuk çok fazla zorlanmadı ne yapacakları konusunda ve hemen işe girişip, projelerini hiç düşünmeden, planlamadan geliştirebildiler. Bizim gibi yetişkinlerin zorlandığı şeydir her şeyi akışına bırakıp, planlamadan bir şeyler üretebilmek... Ondandır ki hep takılırız bir yerlerde, zorlanırız, çözümler üretmeye çalışırız. Oysa çocuklar bunu öylesine heyecan ve sevgiyle yaptılar ki, sanırım onlardan alacağımız çok şey var...”