Christensen ve Gürsoy’dan sosyal medya, temsil ve hakikat üzerine: Yeni Medya ve İletişim Seminerleri

Medya Temsilinde ve Kamusal Tartışmada Hakikat Politikası başlıklı seminerde Stockholm Üniversitesi’nden Prof. Dr. Christian Christensen ve bölümümüz Dr. Öğr. Üyesi Özgür Gürsoy hocamızın sunumları yer aldı. Etkinlik Yeni Medya ve İletişim Seminerlerimizin bu seneki ilk buluşması oldu.
Prof. Dr. Christian Christensen “Schrödinger's Immigrants: US/UK Coverage of Sweden & COVID19” başlıklı konuşmasında İsveç'in Covid 19 ile ilgili politikalarının ABD ve İngiltere basınında nasıl yer bulduğunu iletişim, temsil, sınıf ve sosyal haklar konularıyla bağlantılı şekilde ele aldı. Christensen sunumunda ilk olarak, İsveç’te Covid 19'a yakalananların ve bu sebeple vefat edenlerin oranının yerel halk ile karşılaştırıldığında göçmenler tarafında çok daha yüksek olduğundan bahsetti. Ardından, özellikle Stockholm'de yaşayan Iraklı, Suriyeli ve Somalili göçmenlerin sosyo-ekonomik durumlarını ele aldı. Göçmenler arasında çoğunlukla Somalili olan taksi şoförlerinin çalışma koşullarından ve hastalığın başlangıç döneminde alınan önlemlerin yetersizliğinden bahsetti. İsveç’te genel olarak düşük gelirli sınıfların yüksek gelirli sınıflara göre COVID’e yakalanma risklerinin daha fazla olduğu verilerini paylaşarak yerel yönetim politikaları vasıtasıyla sınıf temelli bir ayrımcılık yapıldığını vurguladı.
Öte yandan, NY Times, New York Post, Daily Telegraph gibi gazetelerde İsveç’te yaşayan göçmenlerin pandemi öncesinde olumsuz kalıp yargılarla ele alındığını, ancak pandemi döneminde bu kesimin yine aynı basın organları tarafından görmezden gelindiğinin altını çizdi ve bu durumu “hastalığın politik ekonomisinden kaçınma” şeklinde kavramsallaştırdı. Üstelik bunu hem İsveç'i vatandaşlarına maske takma ya da eve kapatma gibi zorunlulukları getirmedikleri için öven hem de kendi insanlarını ölüme terk ettiğini savunarak hiçbir önlem almadığı gerekçesiyle eleştiren yayın gruplarının tümünün yapmasına dikkat çekti. Ayrıca, gazeteciliğin kamu söylemini belirleme ve tartışmaları uluslarasılaştırarak yerel politikayı belirleme rolüne dikkat çekti. Christensen son olarak, yarı zamanlı, düşük ücretli, güvencesiz çalışma biçimi ile çalışan göçmen kesimin sessizleştirildikleri, doğrudan tek bir grup gibi algılandıkları ve bağlamdan çıkarılarak temsil edildikleri sonucuna vardığını ekledi.
Doç. Dr. Özgür Gürsoy hocamız, “Post-truth and Public Debate in New Media” başlıklı konuşmasını üç ana başlıkta temellendirdi. İlk olarak, tarihi daha eskiye gitmekle beraber 2016 yılında yaygınlaşan, oldukça önemli ve tartışılan bir kavram olan hakikat ötesinden bahsetti. Hakikat ötesi denildiğinde bunu yalnızca sosyal bir gerçeklik tanımı olarak değil aynı zamanda konuşmasının devamında açıkladığı gibi bir kavram olarak ele aldığını belirtti. Yine aynı yıl, Brexit Referandumu ve ABD Başkanlık Seçimi örneklerini vererek dönemin insanlar üzerinde hakikatin bir öneminin kalmadığı bir dönemde yaşadıkları hissiyatını verdiğini hatırlattı. Hakikat ötesi kavramıyla ilgili pek çok akademik çalışmanın yapıldığını ancak bu çalışmalar içerisinde hakikatin ne olduğuna dair düşüncelerin olmayışının bir eksiklik olduğunu belirterek bunun sebebini felsefe tarihinde bu konuya dair uzlaşılmış bir tanım olmamasıyla ilişkilendirdi. Sonrasında, hakikat kavramını öznellik ve nesnellik kavramları bağlamında ele aldı.
Nesnelliğin öznellikten arınmayı gerektirdiğini, öznelliğin ise kişisel ilgi, inanç, duygular gibi şeyleri içerdiğinden bahsetti. Hakikat ötesinde ise, öznellikteki bu kişisel ilgi, inanç, duygu gibi olguların kamuoyunun şekillenmesinde nesnel olgulardan daha etkili hale gelmesi olarak açıkladı. Standart "hakikat-ötesi" tanımından farklı olarak, öznellik ve nesnelliğin birbirinden bağımsız olarak düşünülemeyeceğini vurguladı. Böylece "hakikat"i saf gerçekliğin tasviri olarak değil, belirli bir tür tartışmanın sonucunda varılan bir şey olarak düşünmenin daha faydalı olacağı iddiasını savundu. İklim değişikliği inkarı, sahte haberler, aşı karşıtlığı, sosyal medyadaki dezenformasyon örneklerini verdikten sonra özellikle felsefi tartışmalarda hakikat üzerine geleneksel olarak etkili ve egemen olan teorileri açıkladı. Son olarak hem hakikat ötesi kavramını hem de bu kavram ile ilgili olan teorileri sosyal medya üzerine olan kamusal tartışma konusu ile ilişkilendirdi. Çevrimiçi iletişim ağlarının özellikle de sosyal medyanın algoritmik yapısının eleştirel ve rasyonel tartışma ortamları yaratmak yerine, polemikleri görünür kıldığını ve bu nedenle sosyal medyanın artık kamusal tartışma için tarafsız bir ortam sağlamadığını belirtti.
Yeni Medya ve İletişim Seminerleri önümüzdeki aylarda yeni konuklar ve konularla devam edecek.