İNSAN HAKLARI İZMİR EKONOMİ’DE TARTIŞILDI
Uluslararası İlişkiler ve Avrupa Birliği Bölümü öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Devrim Sezer’in moderatörlüğünü yaptığı panelin katılımcıları ise Ankara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mithat Sancar, İstanbul Üniversitesi’nden Prof. Dr. Fatmagül Berktay, Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nden Doç. Dr. Cem Deveci, Sabancı Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Dicle Koğacıoğlu ve Bilgi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Arus Yumul’du.
Akademisyen ve öğrencilerin büyük ilgi gösterdiği panelde Prof. Dr. Mithat Sancar, “Otoriter Modernlikten Demokratikleşmeye: Çatışan Dinamikler” başlıklı bir bildiriyle katıldı. Sancar daha ziyade Almanya, Rusya ve Türkiye’de modernleşme deneyiminin taşıdığı benzerliklere odaklanarak, “otoriter modernleşme” olarak tarif ettiği modernleşme serüveninin demokratikleşme sürecine evrilmesinin siyasal koşulları üzerinde durdu.
Prof. Dr. Fatmagül Berktay’ın Türkiye siyasal hayatını toplumsal cinsiyet ve kadın çalışmaları literatürüyle harmanlayarak yaptığı konuşma ise “Neden ‘Kadınların İnsan Hakları’?” başlığını taşıyordu. “Evrensel insan hakları” ifadesinin, tarihsiz ve cinsiyetsiz, soyut bir insan kavrayışı üzerinde yükseldiğini belirten Berktay, kadınların maruz kaldığı ayrımcılığın ancak, kadın hakları mücadelesiyle aşılabileceğini vurguladı.
Son yıllarda kamusal tartışmalarda giderek daha fazla öne çıkan güvenlik kavramını, “Güvenliğin Farklı Kavramsallaştırmaları ve İnsan Hakları Normları” başlıklı bir bildiriyle irdeleyen Doç. Dr. Cem Deveci, güvenlik kavramının siyaset felsefesinde Thomas Hobbes’dan bu yana daha ziyade bireylerin güvenliği anlamına geldiğini belirtti. Deveci, “devlet güvenliği” veya “milli güvenlik” gibi ifadelerin “derivatif” ve içeriksiz kavramlar olduğunu, hatta bireysel özgürlükler ve insan hakları normlarının bazı durumlarda gözden çıkarılabileceğini ima ettikleri için sorunlu ve karanlık bir boyutu da içerdiklerini söyledi.
Kamuoyunda “namus cinayetleri” veya “töre cinayetleri” olarak adlandırılan olgunun nasıl algılandığı ve farklı kurumlar tarafından nasıl irdelendiği üzerine odaklanan bir bildiriyle panele katılan Yrd. Doç. Dr. Dicle Koğacıoğlu, töre cinayetleri hakkında üretilen “söylemin” büyük ölçüde etnik ayrımcılıktan mustarip olduğuna işaret etti. Koğacıoğlu, “Tanınmanın İki Zamanı: Namus Cinayeti Söylemlerinde Kimlik ve Siyasi Cemaat” başlıklı bildirisinde, namus cinayetlerinin sadece belli bir bölgeye ve etnik kültüre özgü olduğu gibi bir savın kamusal tartışmalarda ya doğrudan dillendirildiğini ya da ima edildiğinin altını çizdi. Kadınlara yönelik ayrımcılığın ve insan hakları ihlallerinin toplumsal ve siyasal yükünden, bu olguyu belli bir etnik gruba veya coğrafi bölgeye havale ederek kurtulmaya çalışmanın, iki farklı ayrımcılığın ve ötekileştirmenin birbirine eklemlenmesine neden olduğuna değindi.
Panelin son konuşmacısı olan Prof. Dr. Arus Yumul’un bildirisinin başlığı “Yurttaş ve Azınlık Hakları”ydı. Yumul, Türkiye’de gayrimüslim azınlıkların aslında hiçbir zaman eşit yurttaşlar olarak görülmediğini öne sürdü. Son yıllarda Türkiye’nin etnik çeşitliliğine ve tarihsel geçmişine, “yerel tatlara” ve azınlıkların müzik ve mutfak kültürüne giderek artan ilgiyi “butik çokkültürcülüğü” olarak adlandıran Yumul, azınlıklara ve “ötekileştirilenlere” yönelik ayrımcılığın ancak, tarihsel, toplumsal ve siyasal bir hesaplaşma ve yüzleşmeyle aşılabileceğini ifade etti.