Avrupa Birliği Araştırma ve Uygulama Merkezi-EKOAB “AB, Popülizm ve Yoksulluk” Projesini tamamladı
Uluslararası İlişkiler ve AB Bölüm Başkanı Doç. Dr. Filiz Başkan’ın yönettiği panele, European University Institute öğretim üyesi Prof. Philippe Schmitter, ODTÜ Avrupa Araştırmaları Merkezi Başkanı Prof. Atila Eralp, ODTÜ öğretim üyesi Özgehan Şenyuva ile Uluslararası İlişkiler ve AB Bölümü öğretim üyeleri Yrd. Doç. Dr. Çiğdem Kentmen ve Yrd. Doç. Dr. Işık Gürleyen konuşmacı olarak katılmışlardır. Öğrencilerin yoğun ilgi gösterdiği panelde katılımcılar sırasıyla şu noktalara değindiler:
Prof. Schmitter, AB ile ABD arasındaki ilişkilerin tarihine değindikten sonra, günümüz demokrasilerinin bir temsil bunalımı yaşadığını, vatandaşların özellikle de gençlerin sisteme güvenlerinde azalma olduğunu, güvenlik ve çevre gibi sorunları çözemediğini ifade etmiştir. Bu bağlamda, ABD’deki son seçimleri değerlendiren Prof. Schmitter, Barack Obama’nın seçimlerden galip çıkmasının ABD’nin bugüne kadar AB karşısında uyguladığı teker teker üye devletlerle ilişki kurma siyasetinin yavaş yavaş değiştirebileceği üzerinde durdu. ABD siyasetinde olup bitenlerin AB üzerinde doğrudan etkileri olabileceğini belirten Schmitter, alışılagelenin ötesinde güneyden ve Musevilerden oy almadan başkan seçilen Obama’nın AB ile ilişkileri farklı bir boyuta taşıyabileceği ve bu durumun Türkiye-AB ilişkilerinde de önemli etkiler doğurabileceğini söyledi.
AB-Türkiye ilişkilerinin tarihsel altyapısına değinen Prof. Dr. Atila Eralp, istikrarsız bir hızda gelişen karşılıklı etkileşimin farklı dönemlerde tarafların tamamlayıcı rolleri ile şekillendiğini belirtti. Prof. Eralp, Türkiye-AB ilişkilerini etkileyen iki temel etkenin zaman ve etkileşim olduğunu ifade etmiştir. Bu kapsamda başlayan müzakere sürecinin üyelik ile sonuçlanıp sonuçlanmayacağının belli olmadığını, süreçte belirleyici temel faktörlerden birinin Kıbrıs sorunu olarak öne çıktığının altını çizdi.
Dr. Özgehan Şenyuva ise, AB-Türkiye ilişkilerinin Türk kamuoyu tarafından nasıl algılandığını istatistiksel veriler çerçevesinde açıkladı. AB tarafından düzenli olarak yaptırılan Eurobarometer verilerine göre, Türkiye’de AB’nin ne olduğunun bilinip bilinmediğine, Avrupalı hissetme oranına, AB’den neler beklendiğine ve AB’nin getirmesi olası görülen hangi etkilerden korkulduğunu açıklayan Dr. Şenyuva, 2004 sonrası Türkiye’de yaşanan ekonomik gelişmelerin AB’ye olan desteği azalttığını ortaya koydu.
Türk vatandaşlarının AB üyeliğine verdikleri desteği etkileyen temel faktörlerden söz eden Yrd. Doç. Dr. Çiğdem Kentmen, sanılanın aksine İslami bağların bu faktörler arasında fazla bir ağırlığının olmadığını anket verilerine dayanarak gösterdi. Kentmen, ulusal kimliğe bağlılığın ve AB'nin ülke ekonomisine katkısının bireyler tarafından nasıl algılandığının AB konusundaki düşünceleri biçimlendirmede daha belirleyici olduğunun altını çizdi.
Avrupa seçkinlerinin aday ülkeye karşı yekpare bir tutuma sahip olmadıklarını belirten Yrd. Doç. Dr. Işık Gürleyen, bu farklı görüşlerin temelinde AB’nin nasıl bir varlık olarak algılandığının olduğunu ifade etmiştir. Temel olarak, AB’ni “sorun-çözücü, değerlere dayanan ya da haklara dayanan” bir birlik olarak görmenin mümkün olduğunu belirten Gürleyen, Türkiye’nin üyeliğini destekleyen seçkinleri bu üç AB kavramına göre gruplandırmaktadır. Buna göre sorun çözücü ya da haklara dayanan bir AB algısı olan Avrupalı seçkinler Türkiye’yi desteklerken, değerlere dayanan bir Avrupa kavramına sahip seçkinler Türkiye’nin üyeliğinin AB’nin sonu olacağını ilan etmektedir.