EKONOMİDE ÇIKIŞ YOLLARI VE REEL SEKTÖRE YENİ AÇILIMLAR PANELİ
2008 yılı Nobel Ekonomi Ödülü’nü alan Paul Krugman’ın yaşadığımız küresel krizin önemini 'Büyük depresyon' dönemiyle karşılaştırarak açıkladığını ve bu tarihsel perspektifin Türkiye için yol gösterici olabileceğine değinen İEÜ Rektörü Prof. Dr. Attila Sezgin, ‘’ Asli gündemimiz üretim, istihdam ve dolayısıyla reel sektör olmalıdır. Krizler kurumsal dönüşümlerin yaşandığı, toplumsal sözleşmelerin -zımni ya da açık- yeniden gözden geçirildiği ve atılım olanaklarının su yüzüne çıkabildiği durumlar anlamına da gelmektedir. Bu bağlamda orta ve uzun dönemde Türkiye ekonomisi ve özellikle de reel sektör dinamikleri için başat öneme sahip üç sorunun bu Panelin katılımcıları tarafından dikkate alınarak tartışılacağını umuyorum. Bunlardan birincisi, işgücünün eğitim düzeyinin yükseltilmesidir. Tüm gelişmiş ülkelerin ortak özelliği çalışan işgücünde gözlenen yüksek eğitim seviyesidir. Verimlilik artışıyla doğrudan ilişkisi kanıtlanan bu özellik ne yazık ki Türkiye ekonomisi için yeterince ciddiye alınmamıştır. Çalışan işgücünün ortalama eğitim seviyesi yaklaşık 6 yıldır. Güney Kore’de bu rakam 11 yıl civarındadır. Yeni işçi alımlarını lise ve üzeri eğitime sahip kişiler arasından yapan şirketlere prim ödemelerinde avantaj sağlanabilir. Özellikle iyi eğitim almış kadın işgücü mensuplarına 'pozitif ayrımcılık' uygulanmasına gidilebilir’’ dedi.
Dünyadaki ekonomi patronlarına göre, 2009’un küresel krizle mücadele yılı olacağını ifade eden İEÜ Mütevelli Heyet Başkanı ve İTO Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş, ‘’Sadece ABD değil tüm dünya Obama’nın açıklayacağı 310 milyar dolarlık ekonomiyi teşvik paketini heyecanla bekliyor. Durgunlukla mücadele için tedbirler alıyor. IMF bile reçetesini değiştirdi. Ülkemizin ekonomisi de küresel krizden ciddi anlamda etkileniyor. Merkez Bankası Başkanı ‘’krizde ikinci bir dalganın gelebileceğini’’ belirtiyor. Önlem olarak gösterge faizleri iki puan aşağı çekildi. Maliye Bakanımız tedbir paketinin ipuçlarını verdi. Güzel gelişme ancak önlemlerin daha erken alınmasını beklerdik. Piyasalarda güvenin sağlanması her şeyden daha önemli. Çünkü ülkemize yansıyan krizin daha çok reel kesim üzerinde etkili olması bekleniyor. Krizin büyüme oranlarında ciddi azalmalara neden olacağı beklentiler arasında. Bu nedenle gün tedbirli olmayı gerektiriyor. İş adamlarımız buna göre planlarını yapmalı. Büyüme durma noktasında, beklide 7 yıl sonra ilk defa küçülme yaşanacak. İhracat ivme kaybetti. Sanayi üretimi geriledi. İşşizlik oranı yüzde 10.9’a yükseldi. Tüm bu veriler 2008 yılında Hükümetin küresel krize karşı yeterli derecede önlem alamadığını gösteriyor. Bugün piyasaların hali ortada. Yapılması gereken krizin etkilerini en aza indirmek. Bu nedenle çeşitli önlemlerin süratle alınması gerekiyor’’ diye konuştu.
İhracatın azalmaya rağmen 2008’i rekorla kapadığına dikkat çeken Türkiye İhracatçılar Meclis Başkanı Mehmet Büyükekşi ise şunları söyledi: ‘’Bu çok önemli. Dünyaya baktığımızda bunun önemini daha iyi anlarız. En önemli faktör moral bozulmalı. 2001 krizine göre çok daha iyi durumdayız. İhracatı çeşitlendirerek farklı pazarlara yönlendirerek bu artış korunmalı. O krize göre kıyaslarsak 5 ülkeden 28 ülkeye çıkmışız. 8 sektör 1 milyar doları aşarken bugün 19 sektör bunu başarmış, 4 ilden de 11 ile çıkmış. 2009’da yüzde 17 bir azalma bekliyoruz. Bunun 2010’da düzeleceğini düşünüyoruz. Herşeyden önemlisi moralimizi yüksek tutmak. Düşük kur nedeniyle ihracatçılar olarak zor anlar yaşadık. Şimdi biraz düzeldi. 2023 için 500 milyar dolar hedefimiz var. Bu gerçekleştirmek için çalışıyoruz. Merkez Bankası’nın çalışmalarını destekliyoruz. Ancak hiç SSK borcu olmayanlara işçi çıkarmamak kaydıyla işsizlik fonundan destekleyerek yüzde 25 oranında bir indirim sağlanmasının önemli bir katkı olacağına inanıyoruz.’’
Her kriz döneminde olduğu gibi bankacılık sektörünün yine eleştirildiğini vurgulayan Türk Ekonomi Bankası Genel Müdürü Varol Civil sözlerini şöyle sürdürdü: ‘’Öncelikle bu kriz 2001 krizine tam olarak benzemiyor. Hatta dünyada ki ile bizdeki farklı orada finansal bizde ise şu anda reel kriz var. Dünyanın aksine bizim bankalarımız ayakta. Bunda 2001 krizinden alınan dersler ve denetleme kurumlarının büyük payı var. Bu yaşanan krizi doğru hamleler ile lehimize çevirebiliriz. Açık karnımız olan cari açık bile petrol ve benzeri girdilerin fiyatlarındaki düşmeler nedeniyle azaldı. Şimdi krizi iyi okuyup, kriz sonrasını öngörüp ona göre hareket etme zamanı. Real sektörü canlandırırsak, bu krizden karlı bile çıkabiliriz. Kredi konusunda ise Türk bankalarının üzerine düşeni yapacağını düşünüyorum. Tabiî ki daha tedbirli olacağız. Ancak reel sektörü ve tüketimi destekleyeceğiz. Mali alanda alınacak önlemlerle paralel bunu başaracağız.’’
Panikle değil krizin tüm etkileri belirlenerek hareket edilmesi gerektiğinin altını çizen KOSGEB Başkan Vekili Mustafa Kaplan ise şunları kaydetti: ‘’Diğer konuşmacı arkadaşlarım gibi bende krizi doğru yönetebilirsek bundan az zararla çıkacağımıza inanıyorum. Biz KOSGEB olarak 2008 yılında 1.6 milyar YTL faizsiz destek kredisi verdik. Tabiî ki bu yeterli değil ancak bizim kendi başımıza yapabildiğimiz bu. Krizde çıkmak için üretimi ve tüketimi artırmanın yollarını bulmamız gerekiyor. Panikle karar almadan krizin röntgenini iyi çekip, gerekeni yapmalıyız. Kendi arızalarımızı gidermeli, tamir etmeliyiz. Bu önümüzdeki dönemde işbirlikleri, güçbirlikleri daha da önem kazanacak. Bizde bunları teşvik ediyoruz. Şu anda az olan cansuyu kredilerinin daha da artarak sürmesi gerektiğine inanıyoruz. Krizi yenmek ve fırsata çevirmek için hareket etmeliyiz.’’
ABD’nin dünya ekonomisinde lokomatif olma özelliğini kaybettiğini ve yeni aktörlerin devreye girdiğini kaydeden İEÜ Rektör Yardımcısı-Ekonomi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Oğuz Esen şöyle konuştu: ‘’Artık Çin ve Rusya’nın onlar gibi gelişmekte olan ülkelerin verileri dünya ekonmisine yön veriyor. Görülen o ki bu daralma devam edecek. En iyimser tahminler 2009’un çetin geçeceği ve 2010’un ikinci çeyreğinde iyileşme görüleceği yönünde. ABD bu krizde agrasif bir para politikası izledi. Türkiye ise mali alanda bunu yapıyordu. Şimdi faiz dışının yüzde 2.5’a düşürülmesi mümkün. Bununla beraber kamu harcamaları artırılmalı. Çin, Rusya bunu yapıyor. Bizde 2009’da başlamış olan yatırımlara devam etmeliyiz. Özellikle dünya standartlarına göre çok gerilerde olan enerji, iletişim ve ulaşımda altyapımızı güçlendirmeliyiz. Bunun için kriz fırsat olabilir. İkincisi eğitim ve sağlık alanında yatırımlar ve iyileştirmeler yapılmalı. Kilit sektörler, işçi çıkarmamak şartıyla kredi sağlanmalı. Mevduat Sigorta Sistemi yeniden yapılandırılmalı ve istihdamı artıracak tedbirler alınmalı. Doğru hamleler ile kriz fırsata dönüştürülebilir.’’
İEÜ Öğretim Üyesi Halit Soydan, dünya ölçeğinde Türkiye’deki krizin daha az olduğunu ve reel piyasanın yeniden canlandırarak bunun aşılabileceğini vurguladı. Acil bir ekonomiyi canlandırma paketinin devreye sokulması gerektiğini belirten Soydan ‘’Bu da en az GSMH’nın yüzde 1’i seviyesinde olmalı. Yuvarlak hesap 7 milyar dolar yapar. Dünya bunu yüzde 2 seviyesinde yapıyor. Bankacılık sektörümüz sağlam. Sıkıntımız reel sektörde ve onun yeniden canlandırılması gerekiyor. Aynı şekilde daha önce IMF ile yapılan anlaşmalarla bitme noktasına gelen Tarım sektörü de yeniden ayağa kaldırılmalı. Bana göre birçok artıları olsa da enflasyon yönetiminde Merkez Bankası ikmale kaldı. Sınıfı geçmek için daha iyi çalışmalı. Bu krizden şu ana kadar sınırlı ölçüde etkilendik. Bu etkinin büyümemesi için hem mali yönetimin hem hükümetin doğru adımları atması gerekiyor. Bunun için ekonomiyi canlandırma paketi çok önemli ve bir an önce devreye sokulmalı.’’